İstanbul Kadıköy'de 18 Mayıs'ta İbrahim Kaypakkaya, Haki Karer, Ferhat Kurtay, Mahmut Zengin, Eşref Anyık ve Necmi Öner’i anmak isteyen sosyalist gençlik örgütleri polis engeliyle karşılaştı.
Savcılık, müdahalede gözaltına alınan ve Çağlayan’daki İstanbul Adliyesi’ne sevk edilen 18 gençten 8’i hakkında “örgüt propagandası” suçlamasıyla tutuklama talep etti, gençlerden ikisi dün (20 Mayıs) tutuklandı.
Ancak tutuklanan Eda Kalafat ve Metin Özken’in tutuklama sevkinde, propagandasını yaptıkları iddia edilen örgütün adı belirtilmedi.
Müvekkillerinin tutuklanmasıyla ilgili bianet’e konuşan Özgürlük için Hukukçular Derneği (ÖHD) üyesi Avukat Şükrü Alpsoy, anma eyleminin herhangi bir suç teşkil etmediğini söyleyerek, mahkemelerin bu yönde verdikleri ihlâl kararlarına dikkat çekti.
“Sloganlar aynı, içerik aynı”
Alpsoy, açıklamasını şöyle sürdürdü:
“Bu anma her yıl yapılan, Emniyet’in de bildiği bir etkinlik. Sosyal medya üzerinden açık duyurularla çağrı yapılıyor ve herkesin erişimine açık. Geçen sene de benzer bir anma yapılmış ve aynı sloganlar atılmıştı. O eylemde gözaltına alınan müvekkillerimizin 2911 Sayılı Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanunu’na muhalefet ile örgüt propagandası suçlamasıyla ifadeleri alındı, ardından serbest bırakıldılar. Ne tesadüf ki, geçen seneki o mukavemet dosyasında takipsizlik kararı verildiği bugün tarafımıza bildirildi.
“Bu seneki 18 Mayıs’ta ise 18 kişi gözaltına alındı. Suçlama yine 2911’e muhalefet ve örgüt propagandası. Sloganlar aynı, içerik aynı: ‘Devrim şehitleri ölümsüzdür’, ‘Şêhit namirin’, ‘İbrahim Kaypakkaya ölümsüzdür’. Artık rutine dönüşmüş bir uygulama olarak savcı, ifadelerini almadan 8 kişiyi tutuklamaya sevk etti, 10 kişiyi ise adli kontrol talebiyle mahkemeye gönderdi. Tutuklamaya sevk edilenlere uzun süre yemek verilmedi. Adli kontrolle sevk edilenler için dosya üzerinden karar verileceği söylense de karar, saatlerce yazılmadı.”

İbrahim Kaypakkaya anmasında gözaltına alınan 4 kişi tutuklandı
“Mahkemelerin onlarca ihlâl kararı var”
Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) içtihatlarına göre de müvekkillerinin ifade özgürlüklerinin ve toplantı ve gösteri yürüyüşü düzenleme haklarının ihlâl edildiğini söyleyen Alpsoy, açıklamasını şöyle sonlandırdı:
“Tutuklamaya sevk edilen 8 kişiden yalnızca ikisi tutuklandı: Eda Kalafat (DEM Gençlik Meclisi Üyesi) ve Partizan-Yeni Demokrat Gençlik Okuru Metin Özken. Bu iki kişiyi diğerlerinden ayıran bir fark var mı? Yok. Ama mahkeme kararında bu iki kişi için ‘kuvvetli suç şüphesi’ gibi ifadeler kullanılmış. Diğer 6 kişi için ise ‘tutuklama istisnai tedbirdir, adli kontrol yeterlidir’ denmiş. Ortada bir suç varsa, herkes için suçtur.
“Bir başka hukuk garabeti ise şu: Kararda herhangi bir örgüt ismi geçmiyor. PKK mi? TİKKO mu? Belirsiz. Sadece ‘terör örgütü propagandası’ yazılmış. ‘Devrim şehitleri’, ‘İbrahim Kaypakkaya ölümsüzdür’ gibi ifadeler kullanıldığı için böyle bir sonuca varılmış. Şunu açıkça söylemek lazım: Kaypakkaya’yı anmak, ‘Devrim şehitleri ölümsüzdür’ demek suç değil. Mahkemelerin onlarca ihlâl kararına rağmen her sene aynı döngü yaşanıyor. Bu ifadelerle ilgili geçmişte verilen yüzlerce takipsizlik ve beraat kararı var. AİHM kararları dahi mevcut.
“Ancak özellikle son dönemde, ki 19 Mart sürecinde de gördük, tutuklama tedbiri bir tür kelle hesabına dönüşmüş durumda. ‘18 kişi gözaltına alındı; ama hiç tutuklama olmadı’ denmesin diye veriliyor bu kararlar. Çünkü bu tutuklamaların hukuki bir dayanağı yok. Örneğin 19 Mart sürecinde Adalet Bakanı çıkıp ‘600 kişi gözaltına alındı, 200’ü tutuklandı,’ dedi. Ancak bunlar suçlu sayısı değil. Çünkü çoğu dosya ya takipsizlikle ya da beraatle sonuçlanıyor. Bakan çıkıp bunları da açıklamalı. Bu anmalar ve eylemler; ifade özgürlüğünün, toplanma ve örgütlenme özgürlüğünün bir parçası.”
İbrahim Kaypakkaya, Türkiye Komünist Partisi/Marksist-Leninist’in (TKP/ML) kurucusu. Ocak 1973’te Diyarbakır’da yakalandı ve ağır işkenceler sonucu, 18 Mayıs’ta cezaevinde öldürüldü. Bedeni işkencede tanınmaz hâle geldiği için aylar sonra teşhis edilebildi.
Haki Karer, PKK’nin kuruluş sürecinde yer aldı. 18 Mayıs 1977’de Antep’te silahlı saldırı sonucu öldürüldü.
Ferhat Kurtay, Eşref Anyık, Mahmut Zengin ve Necmi Öner; Diyarbakır Cezaevi’ndeki ağır işkencelere karşı 18 Mayıs 1982’de bedenlerini ateşe vererek yaşamlarına son verdi.
(TY)