Baskıcı rejimler insan hakları savunucularını susturmaya çabalıyor.
Değişim mücadelesi
İnsan hakları savunucuları sözünü, hakkı ihlal edilenden; yani mazlumdan, ezilenden yana kurar. Hak mücadelesinin temelinde insan onuru, adalet ve barış yer alır. Bu çok bilinen cümlenin tekrarında fayda var, zira bahse konu prensipler mücadelemizin temelini teşkil ediyor.
Bu kavramların toplumsallaşması ve güvence altına alınması için sivil toplum, bilhassa da insan hakları örgütleri yaşamsal öneme sahiptir. Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Yüksek Komiseri Volker Türk, 6 Mayıs’ta yaptığı konuşmada sivil toplumun karar alma süreçlerine anlamlı katılımının, bahse konu prensipler açısından işlevini ve daha barışçıl bir dünya kurmadaki rolünü vurguladı. Dur durak bilmeden çaba sarf eden insan hakları savunucuları, yaşadıkları toplumlarda değişimin öncüsüdür.
Mücadelemizin parçası: Baskı
Ne var ki, dünya genelinde sağ partilerin ve herhangi bir denge-denetleme mekanizmasını istemeyen baskıcı kişilerin iktidarda olduğu gerçeği karşısında, hak mücadelesinin baskılardan azade olmadığı yaygın bilinen bir gerçek. Hak ihlallerinin devam ettiği bir ülkede insan hakları savunucularının baskı görmemesi neredeyse ihtimal dışı.
Baskıcı rejimler: Sahel bölgesi
İnsan Hakları Derneği (İHD) olarak üyesi olduğumuz Uluslararası İnsan Hakları Federasyonu (FIDH) ve Dünya İşkence Karşıtı Örgüt (OMCT) tarafından ortak yürütülen İnsan Hakları Savunucuların Korunması için Gözlem Programı, dünyanın farklı yerlerinde hak mücadelelerine yönelik baskılara ilişkin çalışmalar yürütüyor. Programın son çalışmalarından birisi, Sahel bölgesi olarak bilinen Burkina Faso, Çad, Mali ve Nijer’deki insan hakları savunucularının durumunu ele rapor, 20 Şubat’ta yayımlandı.
Bu ülkelerdeki yetkililerin izledikleri politikalar, insan hakları savunucuları baskı altında tutarken, sivil toplumun ve herhangi bir muhalifin sesini kısmayı amaçlıyor. Program, raporun incelediği 1 Ocak 2020-30 Eylül 2024 dönemde insan hakları savunucularına yönelik 61 ihlali belgeledi. Ekonomik, sosyal ve politik krizlerin toplumda istikrarsızlığa yol açtığı bu ülkelerde hak savunucusu olarak faaliyet yürütmek gerçekten zorlu. Bu zorlu yolda mücadeleye devam eden hak savunucusu arkadaşlarımıza yönelik çok çeşitli şiddet ve baskı politikaları, araçları kullanılıyor.
Sahel bölgesindeki rejimler, insan hakları savunucularının ifade özgürlüğünü (11 vaka), toplantı ve gösteri özgürlüğünü (8 vaka), örgütlenme özgürlüğünü (9 vaka) ihlal ediyor. İhlal edilen bu haklar, ihlallere karşı mücadelede kritik öneme sahiptir. İhlalleri iç kamuoyuna ve uluslararası topluma duyurmak için dernek, sendika, platform vb. yapılar bünyesinde bir araya gelmek (örgütlenme özgürlüğü), kamusal etkinlikler düzenlemek (toplantı ve gösteri özgürlüğü), bu konuda görüşlerini belirtmek (ifade özgürlüğü) ihlallere dur demenin başlıca yol ve yöntemleridir. Dahası, bu alanlara ilişkin ihlallerin demokrasi standartlarının düzeyini de ortaya koyar.
Burkina Faso, Çad, Mali ve Nijer’deki baskıcı yönetimler ayrıca hak savunucusu dostlarımıza karşı nefret söylemi, tehdit ve gözdağı (8 vaka), keyfi gözaltı ve yargı baskısı (14 vaka), zorla kaybedilme ve -her koşul altında mutlak yasak olan- işkence (11 vaka) uygulamıştır. Bu uygulamalar iktidarların kendisinden farklı düşünenlere karşı ne kadar zalimane olabileceğini gösteriyor.
Küresel bir sorun
Tabii ki, bu süreçte programa bildirilmeyen daha fazla ihlal olduğunu söylemek yanlış olmaz. Dahası, hak savunucularına ilişkin baskı düzeyinin bilinenin üstünde olması sadece Sahel bölgesi için de geçerli değil. İnsan hakları savunucuları, dünyanın farklı yerlerinde çok çeşitli baskılara maruz kalıyor. Bu ihlallerin tamamı görünür ve bilinir olsa insanlığımızdan utanma düzeyimiz artar.
Esasen, hak savunucularına yönelik baskıların yeterince bilinmemesinin, görünür olmamasının birçok nedeni var. Örneğin, karşılaşılan baskının böylesi programlara bildirilmemesinin bazı sebepleri şöyle sıralanabilir:
- İhlali, şiddeti ve baskıyı bildirdiği için kendisinin veya yakınlarının daha fazla baskıya maruz kalma riski,
- Yaşadığı sorunu aşamayacağını düşündüren çaresizlik veya tersinden, kimseye duyurmadığında ihlalinin kendiliğinden ortadan kalkacağına dair yanılgı,
- Maruz kaldığı baskıyı tek başına aşabileceğini düşünme yanılgısı,
- Hak savunucularını destekleyen böylesi programlara güvenli bir biçimde ulaşma imkanının olmaması,
- Böylesi programların varlığından haber olmaması,
- Yaşadığının hak ihlali olduğunun farkında olmaması.
Önümüzdeki yazılarda bu sebeplere ve zorlukların üstesinden gelmeye yönelik inisiyatiflere bakmaya gayret edeceğim.
Baskının yoğun olduğu ülkelerdeki yöneticiler, hak savunucularını yaşamın daha iyiye gitmesi için çaba sarf eden aktörler değil, kendi iktidarlarına karşı tehdit olarak gördüklerinden hak savunucusu dostlarımızın hakkını ihlal etmekten de geri durmuyor. Zalimane uygulamaları, baskıcı rejimleri durdurabilecek olan biz hak savunucularının daha kararlı mücadelesidir.
Hak savunucusunun kısılmaya çalışan sesine karşı ses olma zamanıdır.
Not: PKK’nin 12. Kongresi’nde kendisini fesih kararı alması, devam eden barış sürecinde 1 Ekim 2024 ve 27 Şubat’a ek olarak yeni bir dönüm noktasıdır. Bu yazıyı, kaleme aldıktan sonra öğrendim; fesih kararına sonraki yazılarda bakmaya çalışacağım, zira bahse konu karar insan hakları ve özgürlüklerini, yani barışı yakından ilgilendirmektedir.
(Oİ/VC)